Aktif fay hatları üzerinde yer alan bir deprem ülkesi olarak her an büyük bir sarsıntıyla yüzleşme riskini taşıyan Türkiye’de, afetlere dirençli yapılar inşa etmek bir zorunluluk hâline geldi. Ancak 17 Ağustos Marmara Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen İstanbul’daki 600 bin konut halen depreme karşı çok riskli durumda. Deprem güvenliğinin yalnızca taşıyıcı sistemlere bağlı olmadığına işaret eden Ravago Bina Çözümleri Türkiye Direktörü Alper Doğruer, afetlere dayanıklı binalar için su, ısı ve yangın yalıtımının bir bütün olarak ele alınması gerektiğini vurguluyor. TS 825 ve TS 11758-2 gibi yeni yalıtım standartlarının yürürlüğe girmesiyle binaların hem enerji verimliliği hem de yapısal dayanıklılığı açısından yeni bir döneme girdiğine dikkat çeken Doğruer, su yalıtımı yapılmayan binaların ömrünün 24 yıla kadar düşebildiğini söylüyor. Uygun ısı yalıtımının ise deprem anında dış kabukta oluşabilecek hasarları sınırladığını belirtiyor.
Türkiye’nin yaşadığı en büyük felaketlerden biri olan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, 26 yıl sonra hâlâ yapı güvenliği konusunda alınması gereken önlemleri hatırlatmaya devam ediyor. Aradan geçen yıllara rağmen İstanbul’un yapı stoğunun önemli bir kısmı hâlâ risk taşıyor. Son olarak 10 Ağustos’ta Balıkesir’de meydana gelen ve İstanbul’da da etkili olan 6.1 şiddetindeki sarsıntı, beklenen “büyük Marmara” depremini bir kez daha gündeme getirdi. KONUTDER’in “İstanbul’un Gelecek 10 Yıllık Konut İhtiyacının Tespiti” raporu ise önümüzdeki 10 yılda İstanbul’a 1 milyon 220 bin yeni konut kazandırılması gerektiğine işaret ediyor. Deprem güvenliğinin sadece taşıyıcı sistemlerle sağlanmadığına dikkat çeken Ravago Bina Çözümleri Türkiye Direktörü Alper Doğruer, binaların performansını bütüncül biçimde ele alan yalıtım uygulamalarının depreme dayanıklı yapıların vazgeçilmez bir parçası olduğuna dikkat çekiyor.
İstanbul’daki konutların 600 bini depreme karşı çok riskli
Yalıtımın yalnızca enerji tasarrufu ve konforla ilişkilendirilmemesi gerektiğine vurgu yapan Alper Doğruer, “Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biri olan deprem riski, şehircilik anlayışımızda ve yapı malzemeleri politikalarımızda temel belirleyici konumda olmalı. Türkiye genelinde mevcut konutların yalnızca yüzde 44’ü 2000 yılı sonrasında inşa edilmiş durumda. Ayrıca Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın rakamlarına göre İstanbul’daki 6 milyon konutun 600 bini depreme karşı çok riskli durumda. Bu durum, yapıların büyük kısmının hem deprem yönetmeliği hem de yalıtım standartları açısından yetersiz kaldığını gösteriyor. Yeni yapıların projelendirilmesinde doğru yalıtım detaylarının uygulanması ve uzman ekiplerle hayata geçirilmesi, olası can ve mal kayıplarını önlemek için bugün atılması gereken en kritik adımlardan biri” dedi.
Su yalıtımı, taşıyıcı sistemi koruyan en önemli uygulama
Sağlam kentlerin bütüncül bir bina performansı yaklaşımıyla inşa edilebileceğini belirten Doğruer, “Bu yaklaşımın merkezinde yer alan yalıtım, uzun yıllar yalnızca enerji tasarrufu çerçevesinde değerlendirildi. Oysa bugün yalıtım sistemleri, afet dayanıklılığının güçlendirilmesi, yangın güvenliğinin artırılması ve sağlıklı yaşam alanlarının oluşturulması gibi çok yönlü işlevler üstleniyor” dedi. Özellikle yapı fiziğinde kritik bir öneme sahip olan su yalıtımının binanın taşıyıcı sistemini koruyan en önemli uygulama olduğunu söyleyen Doğruer, “Su yalıtımı bulunmayan bir binanın ömrü 24 yıla kadar düşebiliyor. Bu önemli konu Türkiye’de yıllardır süregelen uygulama belirsizlikleriyle karşı karşıya kalmıştı. Ancak 21 Mart 2025 itibarıyla TS 11758-2 Standardı ile bu durum aşılmış oldu. Düzenleme ile özellikle tek kat su yalıtım sistemlerinde net performans kriterleri belirlenecek. Ayrıca yetersiz ürünlerin piyasaya girmesi önlenecek ve uygulama hataları en aza indirilerek binaların yapısal dayanıklılığı uzun vadede artırılmış olacak” diye konuştu.
Proje Bilgi Formu
Bu projeyle ilgili daha fazla bilgi almak ister misiniz?
Formu doldurun, mesajınızı proje sahibine iletelim.