Kılıçdaroğlu canlı yayında konuştu

CNN Türk’te canlı yayınlanan “Tarafsız Bölge” programına katılan  Kılıçdaroğlu gündemi değerlendirdi.

İşte Kılıçdaoğlu'nun gündeme ilişkin açıklamalarından satır başları:

Medyayı, bazı yazarları terörist diye suçlayınca onlara sormak lazım terör ne diye. Askeri öldürene biz ne diyeceğiz? Yeni bir terör tanımı mı çıktı ortaya. Daha önce de diyorlardı, ‘kitap bombadan daha tehlikelidir.’ Ama şu var, medya üzerindeki baskıları birden fazla başlık altında incelemek lazım. Birincisi, devlet bankalarının ve AKP hükümetinin kontrolündeki kamu kuruluşlarının belli medya organlarına ilan vermemesi. Örneğin, Turkcell AKP’nin kontrolüne geçtikten sonra sadece havuz medyasına ilan vermeye başladı. Ziraat Bankası’nın, Vakıflar Bankası’nın reklamları havuz medyasına akıyor. İkincisi siyasal baskı. Telefonla, konuşmalarla, miting meydanındaki suçlamalarla yazarı ve çizeri zorunlu olarak kendisi için otokontrol yapabileceği bir atmosferi yaratmak istiyorlar. Gazeteci birini kızdıracak mıyım diye özel telaş içerisine giriyor. Bunda da başarılı olamadılar, oldular da arzu ettikleri noktaya gelmediler.

"Bir gazeteyi susturacağız"

Bir gazeteyi susturacağız. Ne yapalım, havuz medyasına talimat verelim, o gazeteyi, patronunu terörist olarak ilan edelim. Fotoğraflarını yayınlayalım, işte terörist, terörist, terörist… Buna herkes inanır diye bir algı. Bunu da yapmaya başladılar gerçekten ilk iki aşamada amaçlarına ulaşamadıkları yöntemleri üçüncü yöntemle elde etmeye çalışıyorlar. 

"Demokrasi ayıbıdır"

Eğer savcı, o medyaya bakıp, onların yayınları üzerine soruşturma açıyorsa o soruşturma hukuki değildir. Hatta demokrasi ayıbıdır. O savcıya savcı demek bile tartışmalıdır. Savcı denmez. O savcı hukuk fakültesinden mi mezun ondan da endişem var. Özel olarak da Hürriyet’i mercek altına alıyorlar. Hürriyet siyasal görüşü ne olursa olsun herkesin okuduğu bir gazete. Herhangi bir gazeteyi vatandaş okurken, o gazetenin kimliğinden yola çıkarak onun siyasal eğilimlerini öğrenebilirsiniz. Hürriyet’i okuyan bir kişi için böyle bir yargıda bulunma şansınız yok. Herkes okuyabiliyor. Hürriyet üzerine baskının nedeni de o.

"O baskıyı kuruyor"

Kendi tabanı da okuyor gazeteyi. Dolayısıyla gazeteyi havuz medyası haline getirmek istiyorlar. ‘Seçime de gidiyoruz’ diyor, o baskıyı kuruyor. Savcının o paspaye iddiaları ciddi kabul edip soruşturma açması demokrasi adına da hukuk adına da, adalet adına savcılar adına da felaket bir tablo, asla doğru değil. Bu ülkenin sanayicilerinin, bu ülkenin esnaflarının bu ülkenin tacirlerinin, örgütlendikleri odaların tepki göstermesini isterdim. Bu ülkenin bütün barolarının tepki göstermesini isterdim. Savcının olayı ciddiye alıp soruşturma konusu yapması yargıya olan güveni sarsan olaydır. Normalde HSYK’nın harekete geçmesi lazım. Savcı başka yerde bir gün bile kalamaz. Savcı diyoruz ama savcı değil, gerçekten. Savcının görevi nedir? Cumhuriyet Savcısı denir. Cumhuriyet’in üstünlüğünü, anayasal düzeni korumak… Bu kadar açık ve net.

"Milletvekili eşliğinde gazetelere saldırıyorlar"

Doğrudan doğruya bir medya organını terörist ilan edip onun üstüne gitmek, bunu zorluyorlar şimdi. Sözde savcı soruşturma açtı ya da açacak. Hiç dikkate almaması yargı içerisinde iyiydi ama o tren kaçtı. Milletvekili eşliğinde gazetelere saldırıyorlar. Sabah gazetesine yapılan da, Star’a yapılan da, Hürriyet’e yapılan da yanlış. Onların özgürce çalışabileceği ortamı siyasal iktidarın sağlaması lazım. Star’ı, Sabah’ı aradım. Hürriyet’i aradım. İnsanlar arzu ettikleri gazeteyi okuyorlar. Siz bir gazete üzerine siyasal baskı kuracaksınız, yetmeyecek maddi baskı kuracaksınız, arkasından milletvekili eşliğiyle cam, çerçeve kıracaksınız savcı buna hiçbir şey yapmayacak ve siz bunu getirip kongrede görevlendireceksiniz.
 

"Perşembe günü Parti Meclisi'ni topluyoruz"

Perşembe günü Parti Meclisi'ni topluyoruz. Konuyu görüşeceğiz, cuma günü de YSK'ya listeleri teslim edeceğiz. Merkez Sağ'dan partimize gelenler var. Merkez Sağ'dan geliyorlar diye özel bir çabamız yok. Geçmişte kendisini orada konumlandıran pek çok arkadaş, kendi konumunun CHP içerisinde olması gerektiğini düşünüyor biz de kabul ediyoruz. Türkiye öyle bir noktaya geldi ki Cumhuriyet ve baskıyı savunanlar karşı karşıya. Sağ-sol karşıtlığının yerini rejim kaygısı almış durumda. Bizim listeler bir anlamda kilitlenmiş durumda. 
 

"Baykal seçimle geldi"

Baykal seçimle geldi. Seçimle gelenlere dokunmayı doğru bulmuyoruz. Parti üyeleri oy verdiler. Dolayısıyla o gazetelerdeki yazıları da hayretle okuyorum. Nasıl üretiyorlar ben de zorlanıyorum anlamakta. Neden değiştirelim? Baykal'ın büyük hizmetleri var bu partiye. 7 Haziran seçimlerinin kendine has koşulları vardı. HDP'nin parti olarak seçimlere girmesi, baraj sorunu olması, toplumun duyarlı kesiminin HDP'nin barajı aşması yönündeki düşünceleri… Önseçim yaptık diye oylarımızda artış olmadı. Birkaç istisna dışında.

"Vatan Partisi ile görüşlerimizin örtüşen de örtüşmeyen de kısımları var"

Eğer adaylık için başvuranlar olmazsa, başvurular olmazsa, özel bir değerlendirme yapabileceğimizi kendilerine ifade ettik. Vatan Partisi ile görüşlerimizin örtüşen de örtüşmeyen de kısımları var.

"Erdoğan ile polemiğe girmeyeceğim"

Erdoğan ile polemiğe girmeyeceğim. 7 Haziran'dan bu yana koşulların değiştiğini biliyoruz. Seçim kampanyamız bunlar düşünülerek yeniden hazırlandı. Erdoğan benim muhatabım değil. Benim muhatabım Davutoğlu. O özellikle bana yanıt getiriyor ama onu muhatap almayacağım. Ne yaparsa yapsın muhatap almayacağım. Geçmişte kendisine oy veren vatandaş bile şu soruyu soruyor… Tarafsız olman gereken yere seçtik seni, sen neden tarafsız olmuyorsun? Benden çok bunu Davutoğlu'nun demesi lazım. Davutoğlu'nun  'bir dakika, sorumluluk bana ait' demesi lazım. Burada bir terslik var. Çünkü tarafsız değil. Taraflı olduğu için sağduyu çağrısı yapamıyor. Bunu kahvede oturan vatandaş da görüyor, olmaması lazım diyor.Tarafsızlığı konusunda gerekçe üretebilir. Ben tarafsız davranmayacağım demesi, yemin etmemesi lazımdı. Şimdi namusu ve şerefi üzerine 'ben tarafsız davranacağım' diye yemin etti. Herkes bundan rahatsızlık duyuyor. Açıkça Anayasa'yı ihlal ediyor.

"Bana göre negatif etki yapmıştır"

Bana göre negatif etki yapmıştır. Çift başlı bir yönetim gerçeği ortaya çıktı. Temel sorunlarından birisi bu Türkiye'nin. Sağlıklı yönetilmiyor. Başbakan kim, Cumhurbaşkanı kim belli değil. AKP Genel Başkanı kim o da belli değil. Bu tablo kaos yaratıyor. Bakan ve Başbakan atlanıp Erdoğan'a bilgi veriliyor, muhatap alıyorlar.

"G20'ye bugüne kadar Başbakanlar katılmıştır"

Bir ortamda ifade ettim. O ayrıntıya izin verirseniz girmeyeyim. Gömleğin düğmesi önce yanlış iliklendi. Erdoğan, Davutoğlu'nu alarak, kongre yapılmadan, Davutoğlu'nu ilan etti. 'Asla toz kondurmam' dedi. Daha sonraki bütün aşamalarda, ana belirleyici unsur olarak ortaya çıktı. 'Gerçek Genel Başkan benim' dedi. 'Fiili başkanlığı getirdim, Anayasayı değiştirip uydurun' dedi kendisi.
G20'ye bugüne kadar Başbakanlar katılmıştır. Şimdi Erdoğan diyor ki 'Ben katılacağım.' Neden Sayın Gül katılmıyordu? Başbakan bildiğimiz Başbakan değil daha ne söyleyeyim.

"O görmemezlik toplumu bu hale getirdi"

Her alanda susturulmak isteyen baskı alına alınmak isteyen bir toplum var. Saray'da oturan Zat'ın ülkeyi ne hale soktuğunu herkes biliyor. O fotoğraf aslında toplumun bildiği ilginç bir fotoğraflardan birisi. 7 Haziran'dan sonra ne oldu da şehitler gelmeye başladı? Ne oldu? Çözüm’e bir şey olmasın diye susarsanız Türkiye’yi ateşe atmış olursunuz. O görmemezlik toplumu bu hale getirdi. PKK neden 7 Haziran’dan sonra harekete geçti? Bunları sorgulamamız lazım. PKK silah yığarken hangi nedenle ses çıkarmadınız? 7 Haziran’da beklediğiniz sonucu alamadığınız halde neden sert söylemlere devam ettiniz? Başbakan’ı yok muydu bu ülkenin. Bir kişi kendisi ve ailesinin çıkarlarıyla devleti yönetmeye kalkarsa ülke bu hale gelir. 13 yıldır tek başlarına yönetiyorlar. Her zaman bir düşman buldular, ‘Bunun yüzünden oldu, bu kandırdı bizi’ dediler. En sonunda da ‘PKK bizi kandırdı’ dediler. Siz çocuk musunuz? Emin olun çocuklar daha akıllı. Devleti yöneten kişi 3 adım ötesini göremiyorsa, bunlar devleti nasıl yönetecekler? Çift başlı bir yönetim var. Kimin ne söylediği belli değil. Şuan Türkiye ateşin içine atılmış durumda. O kadar kötü yönetiliyor ki Türkiye, faturayı yine biz ödüyoruz.

"PKK silah bırakmaz"

30-35 yıllık bir sorundur bu ve çözülemedi. Bunu CHP dışında hiçbir parti çözemez. Bu sorunu ancak CHP çözer. Biz bu sorunu ortak akıl ile çözeriz. İngiltere nasıl çözdü bu sorunu diye oraya vekil gönderdik. Güney Amerika'ya biz vekil gönderdik. Onlar yapamadılar. Onların sorunu çözmek gibi bir düşüncesi yoktu. Onların hesabı Kürtler'in oyunu nasıl yaparız üzerineydi. Bu sorunu ancak CHP çözer. İnanarak söylüyorum. Çözüm için parlementoda uzlaşma komisyonu kurulmalı. Bir yöntem önerdik. Bir yasa geldi, onun bir maddesinde 'Belirli aralıklarla kamuoyuna bilgi verilecek' dendi, verilemedi. PKK, Kandil'e çekilse dahi silah bırakamaz. Bu gerçeği görmemiz lazım. IŞİD ile çarpışıyorlar, ABD de destek veriyor. Eğer sorun uluslararası alana taşınırsa, çok daha zor bir hâl alacak. Bunu önceden görmeliydiler. İstihbarat, hükümet, akil insnalar bunu önceden görmeliydi. Hep bir sonraki seçimi dikkate aldılar. PKK, 30 yıldır bu çatışmanın zemini hazırlamak istiyordu. Son olaylarda malesef bazı illerde Kürt vatandaşlarımızın işyerlerinin talan edilmesi asla ve asla doğru değil. Tüm vatandaşlarıma çağrımı yineliyorum. Bu ülke hepimizindir, hepimize yeter. Çatışma kültürü beslememeliyiz. Bu olaylara provokatörler yol gösteriyor. Alıyor eline bir bayrak, 'Şuraya gidelim, saldıralım'. Kırşehir'e bir vekil arkadaşımızı gönderdim. Kırşehirliler çok üzgün. Dışardan gelen birisinin yaptığını söylüyorlar. Dükkan sahipleri 30 yıldır orada. Dolduruşa gelmemeliyiz, bu konuda duyarlı olmamız gerekiyor.

"Bizden HDP'ye oy gittiğini biliyoruz"

Bizden HDP'ye oy gittiğini biliyoruz. AK Parti'den de HDP'ye oy gitmiştir. 16 şehidin olduğu ortamda herkes her şeyi unutuyor. Farklı bir alana kilitlenip, ortak bir duygu oluşuyor. Bunu terörü durdurarak aşmamız lazım. Oturup akılcı yöntemlerle biz bunu çözeriz. 7 Haziran'dan bu güne çok şey değişti. AKP'nin tek başına iktidarı darbe yasalarıdır, yüzde 10 baraj nedeniyle. HDP barajı aşınca darbe yasalarını çiğnemiş, darbe işlememiş oluyor. Parlementoya gelmesi gereken bir parti gelemiyordu. Hülle yoluyla geliyorlardı. Şimdi barajı aştılar. Barajın kaldırılmasını çok önceden istedik. Yüzde 1 oy alan bile parlementoda konuşsun dedik. Biz neden oy versinler? Biz oy istiyoruz, daha fazla oy bekliyoruz. Türkiye tekrar saygın bir ülke olacaksa biz yönetime talibiz.

Proje Bilgi Formu

Bu projeyle ilgili daha fazla bilgi almak ister misiniz?
Formu doldurun, mesajınızı proje sahibine iletelim.

    Önceki yazı“İnsanlara 30 yıllık birikimlerinin kararını verdirtiyoruz”
    Sonraki yazı“Türkiye ‘yatırım yapılabilir’ notunu koruyacaktır”
    Yıldıray Gökkaya
    1975 İzmit doğumlu, 1996 İstanbul Üniversitesi mezunu, emlakrotasi.com.tr'nin kurucusu ve yayın yönetmeni. YeniBirlik Gazetesi Ekonomi ve Emlak Editörü.

    YORUM YAZIN

    Lütfen yorumunuzu yazın.
    Buraya adınızı yazın