Bu konutlarda deprem korkusu yok!

Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri olan inşaat sektörü ülkenin deprem gerçeğini göz önüne alarak projeleri yükseltiyor artık. Deprem güvenliği konusunda 17 Ağustos 1999 depremi dönüm noktası olurken, bu tarihten sonra müteahhitler yeni düzenlemelere gitti. 2000 yılında değişen yönetmelikle yeni konutlara getirilen 9 şiddetindeki depreme dayanıklı olma zorunluluğuyla yapı malzemeleri ve teknikler de aynı doğrultuda geliştirildi. Deprem gerçeğine göre şekillendirilen yeni düzenlemeler doğrultusunda denetim firmaları inşası başlayan ve devam eden inşaatları her beton atılmadan önce demir karaksını kontrol edip, beton numunesi alıp laboratuvardan test ettirip kontrolünü sağlıyorlar. Projeye uygun olup olmadığına bakıyorlar ve inşaatın kaba yapısının sağlam ve düzgün yapılmasını sağlıyorlar. Yine Marmara depremi sonrası konut olsun iş yeri olsun tüm yapıların bodrum katlarında deprem güvenliği için belli bir metrekaresine denk gelecek şekilde sığınaklar yapılıyor. Bu sığınaklar hem deprem hem de olası bir savaş durumunda can güvenliği için kullanılma amaçlı inşa ediliyor.

EVA Gayrimenkul Değerleme Danışmanlık Genel Müdürü
Cansel Turgut Yazıcı Eski inşaatlar iç karartıcı Yeni konut projesi geliştirenlerin eğer profesyonel yatırımcılarsa konuya gereken önemi verdiklerini söyleyen EVA Gayrimenkul Değerleme Danışmanlık Genel Müdürü Cansel Turgut Yazıcı, depreme karşı alınan önlemlerin hiçbirini küçümsememek hatta örnek olması açısından desteklemek gerektiğinin altını çiziyor. Cansel Turgut Yazıcı, ”Artık inşaat ve geliştirme firmaları birbirlerinde farklı, projeyi geliştiren firmaların ona önem verecek şekilde projelendirme yapması söz konusu. İnşaatı yapan firmayı da gerçekten ciddi şekilde denetliyor bu kurumlar. Tekil bina geliştiren müteahhitlerde bu tür bir dikkat var mı bilemiyorum, mutlaka konuya önem vereni de prosedür olarak göreni de vardır” diyerek markalaşma ve profesyonelleşme farkının da buradan çıktığını dile getiriyor. Bugün denize bile inşaat yapılabileceğini anlatan Cansel Turgut Yazıcı, “Önemli olan inşaat tekniğinizi ve projelendirmenizi ona göre yapmış olmanızdır. İstanbul’da tabiî ki zemini iyi olmayan bölgeler var, bunu herkes biliyor. Önemli olan buradaki yeni inşaatların zemin kondisyonuna uygun yapılması. Ancak eski inşaatlar için durum son derece iç karartıcıdır. Öte yandan bir de olaya şu tarafından bakılmalı, bugün İstanbul’da zemini iyi yerde yapılmış ama bir deprem anında yıkılması olası birçok bina da bulunmaktadır” diyerek zeminden ziyade inşaat tekniğinin önemine vurgu yapıyor.
Babacan Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Babacan
 “Riskli zemin diye bir kavram yok” İnşaat yapmak için İstanbul’da veya dünyanın hiçbir yerinde kötü veya riskli zemin diye bir kavram olmadığının altını çizen Babacan Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Babacan ise, “Zemini fore ve iksa kazıklarla zeminine göre güçlendirdikten sonra her zeminde yapı yapılabilir. Ama eski yapılan yapıların yani 10, 15 yıl öncesi inşa edilen konut yapılarının hiç birinde zemin güçlendirme strain gauge kazık imalatları bulunmamaktadır ve nerdeyse yüzde 75’inde ise kaba inşaatı statik açıdan uygun değildir” diyerek olası bir felakette eski yapıların yanlış zemin ve kaba inşası düzgün yapılmadığı için yüzde 75-80 hasar alıp zarar görme olasılığının mevcut olduğunu anlatıyor. Yeni konut projelerinde deprem güvenliğine uygun özel sistemler uygulanırsa çok sağlam ve güçlü yapılar oluşacağını da sözlerine ekleyen Mehmet Babacan, “Bu sistemler strain gauge, fore ve iksa kazıklardır. Bunlar deprem anında binanın hareket edip dengesini ve yıkılmamasını sağlıyor ve bunun üzerine yeni dönemde yapılan radyejeneral de bina temelinin güçlü olmasını sağlıyor. Sağlam zemin yapısının üstüne yapılacak statik açıdan güçlü kaba inşaat sonrasında da olası bir deprem durumunda bile sağlam ve güvenli olacak yapılar ortaya çıkıyor” diyerek yeni dönem sistemleri bu şekilde değerlendiriyor. Babacan Yapı zemin etüdüyle işe başlıyor Geliştirdiği projelerinde deprem güvenliğine önem veren firmaların başında gelen Babacan Yapı ilk olarak inşaatı yapacağı arazi üzerinde zemin etüdü yaptırıyor. Çıkan sonuçlara göre de arazinin etrafı için gerekli önlemleri alıyor. Mesela sel veya deprem gibi herhangi bir durumda toprak kaymasını önlemek amacıyla arsanın etrafına iksa kazıklar dikiyor. Şirket genelde 5 A sınıfı yani 12’nci kattan 35’inci kata kadar yükselebilen yapılar yapıyor. Yüksek yapıların temelinin geleceği yere strain gauge kazık deney testi yaptırıyor. Laboratuvardan çıkan sonuç sonrası da İstanbul Teknik Üniversitesi profesörleri tarafından kontrolü ve kazık projesini yaptırdıktan sonra çıkan sonuca göre kaç adet kazık yapılacağını, kaç metre derinliğinde ve kaç metrekare çapında fore kazık yapılması gerektiğini belirliyor. Sonrasında da c-35 beton demir karkası ile uygulamayı yapıyor. Bu uygulamanın üzerine en aşağı 150 cm ve 200 cm’lik radyejenere temelini oluşturup, temelin altında da izalasyon için bohçalama yapıyor. Radyejenere temelin betonuna ise ikinci bir izalasyon için kimyasal katkı maddesi ile beton karıştırılıp dökülüyor. Bunun üzerine de bazı inşaatlarında tünel kalıp bazı inşaatlarında da konvansiyonel kalıp sistemi ile kaba inşatını yapılandırıyor. Beton sınıfı olarak da genelikle yüksek yapılar hayata geçirdiğinden C-40 sınıfı beton kullanıyor.

MESA’nın konutlarını depremler etkilemedi 42 yıllık geçmişlerinde 7 milyon metrekarelik inşaat alanında 74 bin konut yapan MESA Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Bingöl ise, “Yaptığımız binlerce konuttan hiç biri yaşanan depremlerden hasar görmedi” diyor. Bülent Bingöl, “Keza MESA olarak, ‘Tünel Kalıp’ teknolojisini 1980’li yıllarda Türkiye’ye ilk biz getirdik. Yüksek enflasyon döneminde inşaat hızını arttıran bu teknoloji, aynı zamanda ekonomiklik ve hepsinden de önemlisi sağlamlık da getirdi. Zira Tünel Kalıp teknolojisinde sadece perde duvarlar kullanıldığı için, depreme karşı en güvenli sistem olarak öne çıktı” diyerek sistemin sağladığı güvenliği bu sözlerle dile getiriyor.
Mesa İnşaat Yönetim Kurulu ÜyesiBülent Bingöl Projelerini kendi ürettiği ve Türkiye’ye tanıttığı ‘Tünel Kalıp’ sistemi, yani ‘betonarme perde-duvar’ sistemiyle inşa eden MESA, ancak mimari unsurların izin vermediği projelerde veya yüksek katlı yapılarda yine çekirdekte betonarme perde-duvar, çeperde ise betonarme kolon-kiriş sistemiyle inşaat yapıyor. ParkOran’da olduğu gibi çeşitli inşaatlarında çeliği farklı noktalarda kullansalar da, henüz ana taşıyıcı sistemini yapısal çelik kullanılarak gerçekleştirdikleri bir proje olmadığını söyleyen Bingöl, “Bununla birlikte yapısal çelik de deprem bölgelerinde kullanılmak için çok doğru bir malzemedir. Ancak şu anda çelik, yapısal olarak genelde; büyük açıklıklı yapılar ve altyapı inşaatlarında kullanılıyor. Alçak katlı yapılarda ise, özellikle yoğun deprem bölgeleri olan ABD’nin batı yakası ve Japonya’da yaygın olarak kullanılan ahşap yapılar ise, ticari olarak maalesef Türkiye’de bir netice alamadı. Daha ileri teknoloji olan zemin izolatörleri, sönümleme pistonları gibi sistemlere ise şimdiye kadar hiç bir projemizde ihtiyaç duyulmamıştır” diyor. “İstanbul’un detaylı zemin çalışması yok” İstanbul için detaylı bir zemin araştırması sonuçlarının mevcut olmadığını anlatan Bingöl, bununla birlikte tüm zemin çeşitleri üzerinde, uygun mühendislik çözümleri ile yapı inşa etmenin de mümkün olacağının altını çiziyor. Bingöl, “Deniz üzerindeki iskeleler, hatta okyanus ortasındaki petrol platformlarını, bu duruma uç örnekler olarak verebiliriz. Tüm bu açılardan İstanbul’daki deprem riski taşıyan konut oranına bakmak lazım. Bu konuda net ve resmi rakamlar bulunmamakla birlikte İstanbul’daki toplam konut sayısı 3.5 milyonun üzerinde bulunduğu kabul ediliyor” diyerek bunların da yarısının civanda, yaklaşık 2 milyon konutun risk taşıdığını ve dönüştürülmesi gerektiğini anlatıyor. Deprem güvenliği için ev alırken dikkat edilecekler -Ev alımı yapacaklar firmadan teknik ve mahal listesini alıp incelemeli. -Etüt-projelendirme yapım sürecinde iyi mühendislik ve teknik altyapı hizmetinin alınmış olduğuna dikkat etmeli. -Bölgesel olarak deprem riski altında bir muhit ise teknik tetkiklerin yapılıp yapılmadığı araştırılmalı. -Zemin konusunda üniversite raporları ve danışman kadroyu da bilmek önemli. -Arazinin durumunu bilmek de bir diğer önemli etken. Bina ve zemin etüdü yapılmış binalara yerleşmek her zaman için daha avantajlı. -Eğer binanın onaylı bir taşıyıcı sistem projesi de varsa rahatlıkla yerleşilebilir. Fakat çoğu eski yapı yeni deprem yönetmeliklerine uygun olarak inşa edilmemiştir. Böyle bir durumda bir uzmandan faydalanarak binanın taşıyıcı sisteminde önceden onarım yapılıp yapılmadığının kontrolü, binada bulunan çıkmalar, sonradan müdahale ile açılan boşluklar, kaldırılan duvarlar, bodrum katı olup olmaması, hazır beton kullanımı, suya karşı alınan önlemler, çevredeki diğer binaların durumu ve etkisi gibi kontrollerin yaptırılması. “Sistemlerin amacı insan hayatının güvenliği” Zeytinburnu’nda yükselttiği Onaltı Dokuz İstanbul projesiyle büyük ilgi gören Astay Gayrimenkul Onaltı Dokuz İstanbul’un Proje Yöneticisi Enes Berse de Türkiye’de dokuz adet deprem yönetmeliğinin yürürlüğe girdiğini ve bu yönetmeliklerin hepsinin yürürlükte oldukları dönemde meydana gelen depremlerden sonra iyileştirilerek ülke genelindeki yapısal güvenlik standartlarının arttırıldığını anlatıyor. Enes Berse, “Bununla birlikte yapım teknolojilerinde meydana gelen gelişmeler ile yüksek mukavemetli çelik ve hazır beton kullanımı, yapım-malzeme denetiminde edinilen bilinçlenme, binalarda deprem güvenliği açısından yol kat edilmesini sağladı. Bazı uygulamalar gecikse de sevindirici tedbirler geliştirildi. Beton özelliklerinin ve dayanıklılığının arttırılması, donatı alanının yoğunluğu, malzeme kriterleri ve kaliteleri gibi” diyerek gelişmelerin yıllara göre arttığını söylüyor. Yeni dönem konut projelerindeki deprem güvenliğine özel uygulanan sistemleri, konu ile ilgili bilinçlenme ve farkındalığın göstergesi olan önemli bir gelişme olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Berse, “Bununla birlikte bu özel uygulamaların ülke yönetmeliklerine uygun standartlara oturtularak ehil kişilerce icra ediliyor olması da oldukça önemli” diyerek bu sistemlerin amacının insan hayatının güvenliği ve sonra yaşama dair konforu sağlamak olduğunu dile getiriyor. Astay projeye göre sistem kullanıyor Astay Gayrimenkul olarak sektörde yaşanan gelişmelerle ulaşılan son teknolojileri yakından takip ettiklerini anlatan Berse, “Projelerimizin lokasyonu ve tipine bağlı olarak kullandığımız sistemler projeden projeye değişiklik gösteriyor. Radyejeneral sistem ve depreme dayanıklı Fore kazıklarla depreme karşı güvenli bir yapı olarak geliştirilen OnaltıDokuz İstanbul projemizin, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinin danışmanlığıyla mevcut deprem yönetmeliğine uygun olarak hazırlanmış zemin etüt, statik, betonarme raporlarıyla, projenin güvenliliğinin altı çizilmektedir” diyor. Teknik Yapı projesini Boğaziçi kürsüsüne sunuyor Teknik Yapı ise yükselttiği projelerde seçtiği taşıyıcı sistemi bilgisayar programları oluşacak yükler karşısında inceliyor. Firma, bugüne kadar Ataşehir ve Bahçeşehir bölgelerinde hayata geçirdiği Uphill Court projelerinde radye jeneral temel ve tünel kalıp sistemi kullandı. Firmanın Dilman Towers ve Uphill Towers projelerinde kullandığı sistemler ise radyejeneral temel ve konvansiyonel perde döşeme. Teknik Yapı deprem güvenliğiyle inşa ettiği projelerini tamamlayınca da Boğaziçi betonarme ve deprem kürsüsüne sunuyor. Dumankaya sağlam inşaata önem veriyor Projelerinde güvelik faktörünü ilk sıraya yerleştiren firmalardan biri de Dumankaya. Sağlam inşaatlar yapmayı hedef seçen Dumankaya, binalarını konumlandırdığı zemin yapısını efektif bir şekilde kullanıyor. Firma, birden fazla sistemle kontrol edilebilen uygulamalarıyla dikkat çekiyor. İstanbul’da 1. Derece deprem riskli bölgeler -Avcılar -Büyükçekmece -Küçükçekmece -Kadıköy -Üsküdar -Maltepe -Kartal -Tuzla -Samandıra -Sultanbeyli -Ümraniye -Teke

Proje Bilgi Formu

Bu projeyle ilgili daha fazla bilgi almak ister misiniz?
Formu doldurun, mesajınızı proje sahibine iletelim.

    Önceki yazıEn çocuksever proje Elitistpark’ta fiyatlar 185 bin TL’den başlıyor
    Sonraki yazıBodrum’un gözbebeği koyunda 530 bin dolara taşevler
    Yıldıray Gökkaya
    1975 İzmit doğumlu, 1996 İstanbul Üniversitesi mezunu, emlakrotasi.com.tr'nin kurucusu ve yayın yönetmeni. YeniBirlik Gazetesi Ekonomi ve Emlak Editörü.

    YORUM YAZIN

    Lütfen yorumunuzu yazın.
    Buraya adınızı yazın