Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!

Türkiye’nin yüz ölçümü bakımından en büyük ili ve en kalabalık yedinci şehri Konya, diğer tüm özellikleriyle beraber büyük mutasavvıf Hz. Mevlana ile öne çıkıyor.

Konya, büyük şehrin bütün imkânlarını sunarken, aynı zamanda büyük şehirlerin yoruculuğundan uzak, ilahi aşkın şehri. Uçsuz bucaksız bir ova üzerine kurulmuş bu şehir, yeşil ve turkuazın müthiş uyumuyla karşılıyor misafirlerini… 31 ilçeden oluşan Konya, ekonomik açıdan da Türkiye’nin gelişmiş kentlerinden biri.. Anadolu Selçukluları’nın başkentliğini yapan şehir, doğal ve tarihsel zenginlikleriyle önem taşıyor.Konya’da bulunan, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Çatalhöyük, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor. Konya aynı zamanda Türkiye’nin en önemli sanayi kentlerinden biri. İslam İş birliği Teşkilatı tarafından 2016 İslam Dünyası Turizm Başkenti seçilen Konya, daha sonra ise Dünya Belediyeler Birliği olarak bilinen Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Birliği tarafından ‘Dünya Pilot Kültür Şehri’ seçildi.

UCLG Dünya Teşkilatı Eş Başkanı, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, uluslararası kuruluşlarda Türkiye’yi temsil eden Konya’nın dünyadaki saygın yerinin her geçen gün pekiştiğini belirterek, Konya’nın UCLG, OICC, EUROCITIES, Tarihi Şehirler Birliği, Hayat Boyu Öğrenen Şehirler Birliği, Dünya Su Konseyi gibi 18 ulusal ve uluslararası teşkilatın yönetim organlarında yer aldığını, 49 kardeş şehirle ilişkilerini sürdürdüğünü ifade etti.

Konya’nın tarihi misyonu ve kültürel zenginliği ile uluslararası kuruluşlara katkı sağladığını vurgulayan Başkan Akyürek, UCLG bünyesinde, kültür – sanat alanında ortak projeler üretmek amacıyla oluşturulan ‘Kültür Komitesi’nin Konya’yı ‘Dünya Pilot Kültür Şehri’ seçmesinin son derece önemli olduğunu dile getirdi.

Konya’nın Dünya Pilot Kültür Şehri seçilmesinin, şehrin uluslararası alanda tanıtımına katkı sağlayacağını belirten Başkan Akyürek; “Dünyada kültürel gelişimi faaliyet merkezine yerleştiren şehirlerin dikkatini çeken Konyamız, uluslararası seminerlere, çalıştaylara, kültür etkinliklerine, zirvelere ev sahipliği yapma ve bu yol ile kültürel ürün ve hizmetlerin yaygınlaştırılmasını destekleme, teşvik etme fırsatını yakalamıştır. Hz Mevlana’nın evsensel çağrıları ve şehircilik alanındaki örnek çalışmalarıyla tüm dünyada tanınan Konyamız, Dünya Pilot Kültür Şehri olarak yapacağı çalışmalarla kültürel zenginliğini tüm yönleriyle dünyaya anlatma fırsatı bulacaktır. Konyamızda, başta gençler olmak üzere toplumun her kesimine yönelik gerçekleştirilen sosyal ve kültürel faaliyetler bu kararın alınmasında etkili olmuştur” diye konuştu.

Meram

Konya’nın merkez ilçelerinden olan Meram, şehrin güneybatı kısmında yer alır. İl merkezine 8 km. uzaklıkta bir mesire yeri bulunuyor. Ankara-Konya, Isparta-Konya, Antalya-Konya, Mersin-Konya ve Adana-Konya olmak üzere beş önemli yolun geçtiği merkezdir.

Sultan Kılıçaslan Sarayı (Alâeddin Keykubat Köşkü)

Sultan II. Kılıçaslan (1156-1192) tarafından, İç Kale sur kulelerinden biri genişletilerek 10 m yüksekliğinde bir köşk inşa edilmiştir. Sarayın bugüne ulaşan tek parçası, sadece doğu duvarıdır.. Daha sonradan Evliya Çelebi’den öğrenildiğine göre depremden yıkılan bu köşkü Alâeddin Keykubat onarmış ve genişletmiştir. Bu sebeple de Alâeddin Keykubat adı ile tanınmıştır. Alâeddin Köşkü, Konya Selçuklu Sarayı’nın bir parçası olarak düşünülmekte.

Mevlana Müzesi

Eskiden Mevlâna’nın dergâhı olan yapı şimdi müze olarak hizmet veriyor. Her mevsim yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayan müze, ‘Yeşil Türbe’ olarak da anılıyor. Mevlana’nın türbesi dört fil ayağı (kalın sütunlar) üzerinde bulunuyor. Müzenin içinde, dergah yaşamına dair eserler de sergileniyor. Mevlana müzesinde bulunan Mesnevi-i şerif en eski nüsha olarak kayıtlara geçmiştir.

Akyokuş Park

Konya’nın kuş bakışıyla tek noktadan görülebileceği, 100.000 metrekare alana sahip Akyokuş Park, yeni düzenlemeyle yeşil alanlar ve açık piknik alanlarına kavuşturularak ve halkın hizmetine sunulan bir mesire alanı oldu. Orman içinde spor ve yürüyüş amaçlı, güvenli gezinti yolları ve patikaların yer aldığı parkta, çocukların açık havada, her türlü ihtiyaçlarına cevap verebilen oyun ve eğlence parkları da bulunuyor.

Zafer Meydanı

Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Zafer Çeşmesi ile bir Selçuklu Anıtı dikilen meydanda, sığ bir havuz etrafında bugüne kadar kurulan Türk Devletleri ile ilgili bayrak ve kabartmalarla süslü sütunlar da yer alıyor.

İnce Minareli Medrese

Selçuklu veziri Sahib Ata Fahreddin Ali tarafından hadis ilmi okutulmak üzere 1254’de kurulan İnce Minare Medresesi Alaaddin Camii’nin batısında bulunur. Mimarı Kelük bin Abdullah olan medresenin Selçuklu taş işçiliği şaheserlerinden olan taç kapısı üzerinde kabartmalı geometrik ve bitkisel bezemelerle birlikte Selçuklu sülüsüyle yazılmış ‘Yasin ve Fetih’ sureleri vardır. 1901 ‘de yıldırım düşmesiyle birinci şerefeye kadar yıkılmıştır. 1956 yılında müze olarak açılan medresede Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait taş ve ahşap eserler sergilenmektedir.

Meke Gölü

Meke Krater Gölü, Konya’nın Karapınar ilçesinde, sönmüş bir volkan kraterinin suyla dolmasıyla oluşan ve ortasında adacıklar bulunan bir göldür.

Karatay Medresesi

Emir Celaleddin Karatay’ın 1251 yılında inşa ettirdiği Karatay Medresesi, İnce Minare Medresesi’nin yakınlarında bulunur. Mimarı bilinmeyen ve Osmanlı zamanında da kullanılan medrese, 19. yüzyılın sonlarında terk edilmiştir. Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli yer tutan Karatay Medresesi, 1955 yılında ‘Çini Eserler Müzesi’ olarak ziyarete açılmıştır.

Nasrettin Hoca Türbesi

Büyük filozof ve mizah ustası Nasreddin Hoca, Sivrihisar’da doğmuş Akşehir’e gelip yerleşmiş ve burada vefat etmiştir. Nasreddin Hocanın Türbesi, Akşehir’de kendi adıyla anılan mezarlıktadır. Mermer sandukanın baş ucunda ustanın yaşamını simgelemek üzere H. 683 (1284) olan ölüm tarihi, tersten 386 biçiminde yazılmıştır.

Karapınar Çölü

Karapınar, Türkiye’nin tek çöl toprağı sayılabilir. İlçede birçok obruk mevcuttur. Meke tuzlası, Acıgöl, Meyil gölü, Çıralı gölü gibi yeraltı gölleri meşhurdur. Ayrıca birçok yeraltı şehri de burada yer almaktadır.

Sırçalı Medrese

Selçuklu Devri’nin eski eserlerinden Sırçalı Medrese’de 1242 yılında Bedreddin Muslih tarafından inşa ettirilmiştir. 1960 yılında açılan ve Mezar Anıtları Müzesi olarak kullanılan Sırçalı Medrese, çinilerle süslü medreselerdendir.

Kültür Park

Şehrin merkezinde yer alan Kültür Park’ın içinde aslına uygun inşa edilen tarihi Dede Bahçesi, yeni amfi tiyatrosu, havuz, kapalı kermes alanı, sosyal alanları, yeni yaya yolları, 112, polis ve zabıta merkezleri ve İl Halk Kütüphanesi bulunmaktadır.

Şemsi Tebrizi Cami

Mevlâna Celâleddin Rûmî’nin hayatında en önemli değişim Şems-i Tebrizî ile olan karşılaşması ile başlar. Bu tarihe kadar medrese ve camilerde ders ve vaazlarla meşgul olan Mevlâna, Şems ile buluşmasından sonra değişmiştir.

Aziziye Cami

Konya merkezinde yer alan cami, Kesme Gödene Taşı ile yapılmıştır. Son Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerindendir. Aziziye Camii pencerelerinin kapısından büyük oluşuyla biliniyor.

Kaya Kilisesi

Eser, Özay Sokak’ta yer almaktadır. Yapı M. 9–11. yüzyıl Orta Bizans dönemine tarihlendirilir. Mabet, Sille’nin yumuşak kayasına oyulmuş ve sonra sertleşerek asırların her çeşit ihmal ve tahribine rağmen günümüze kadar gelmiştir.

Kubadabad Sarayı

Ünlü Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad Beyşehir’in batısında Gölyaka beldesinin kuzeyinde Kubadabat Sarayı’nı yaptırmıştır. Sarayın mimarı o dönemin av emiri, mimar Sadettin Köpek’tir.

İstiklal Harbi Şehitleri Abidesi

Belediye tarafından şehitlerin anısına 2008 yılında yaptırılan İstiklal Harbi Şehitleri Abidesi, hem Konyalıların, hem de Mevlana Türbesi’ni ziyarete gelenlerin en önemli ziyaret yerlerinden biri haline geldi.

Mevlâna Celaleddin Rumi

Konya Mevlana’sız anılmaz elbet.. Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu Mevlana’yı anlatıyor..

“Dünyada Mevlâna, Mevlevi ve Rumi kısa adlarıyla anılan büyük mutasavvıf, bilgin ve şair Celaleddin Muhammed’in babası, Sultanululema Bahaeddin Veled, annesi Mümine Hatun’dur. Adı Muhammed, lakabı Celaleddin’dir. Doğduğu şehre nispetle ‘Belhî (Belhli)’ sıfatı, bilhassa ilk kaynaklardan itibaren babası ve kendisinin adlarının yanında yer almıştır. İlk çocukluk döneminin dışındaki yıllarının hemen tamamını, o asırlardaki isimlendirmeyle ‘Diyâr-ı Rûm’da geçirdiği ve bu bölgedeki Konya’yı vatan edindiği için ‘Rûmî’ (Rum ülkesinden; Anadolulu) ile ‘Konevî (Konyalı)’ sıfatları da onun için kullanılmıştır.

‘Efendimiz’ anlamındaki bilginler için kullanılan Mevlâna lakabı, Celaleddin Muhammed’le birlikte özel bir isme dönüşmüştür. Ayrıca Hüdavendigâr, Hünkâr, Hazret-i Mevlâna, Şeyh, Molla-yı Rumi ve Hazret-i Pir lakap ve unvanlarıyla anılmıştır. ‘Hazret-i Mevlâna’ ve ‘Hazret-i Pîr’ saygı hitapları, Mevlevi çevrelerinde ve Anadolu’da daha çok tercih edilmiş, bugün İran ve Pakistan’da ‘Mevlevî’, Batıda ‘Rûmî’ lakapları, onu anmak için yeterli olmaktadır.

Mevlâna’nın mana ve irfan dünyasındaki ilerleyişi otuz yedi yaşındayken yeni bir çehreye büründü. Mesnevi’sinde ve gazellerinde hep andığı Şemseddin-i Tebrizî, Konya’ya ilk olarak 29 Kasım 1244 günü geldi. Mevlâna’nın bütün zamanını Şems’le geçirmesine üzülen ve kızan bazı müritler, on altı ayı biraz aşan bir süre sonra onun Konya’dan ayrılmasına yol açtı. Bu gizli kaçışın Mevlâna’yı son derecede etkilediğini ve kendilerine yakınlaştırmadığını gören müritler, Mevlâna’dan af diledi. Ancak Şems, on beş ay kadar sonra H 644’te (1246-47) kendisini bulup getirmesi için Mevlâna’nın Şam’a gönderdiği oğlu Sultan Veled’le geri dönse de benzer sebeplerle altı ay kadar sonra H 645 (1247-48) yılı içerisinde tamamen kayboldu. Menâkıbü’l-ârifîn sahibi Eflaki’nin, Şems’in kayboluşuyla ilgili ifadelerinden biri şöyledir: “Şemseddin’in kaybolup gizlendiği tarih 645 (1247) yılının Perşembe günüdür.”

Seyyit, Mevlâna’nın eğitiminde önemli bir yere sahip

Şems-i Tebrizî’yi, Mevlâna’nın oğlu Alâeddin Çelebi’nin de aralarına karıştığı söylenen bir grubun öldürdüğü rivayeti pek genel kabul görmemiştir. Olayların yirmi iki yaşındaki canlı şahidi Sultan Veled, eserlerinde herhangi bir öldürme olayından hiç söz etmemektedir. Babasından önce vefat etmiş olan Alâeddin Çelebi, Türbe içinde dedesinin yanına defnedilmiştir.

Hanefi fakihleri arasında anılan Mevlâna ilim tahsiline çocukluk yaşlarında babasının yanında başladı. Mevlâna, biri babası hayattayken Karaman’daki ikamet yıllarında olmak üzere en az iki ayrı dönemde tahsil amacıyla Halep ve Şam’da yıllar geçirdi. Yirmi dört yaşında babasını kaybettiğinde bilgisi ve özellikleri sebebiyle onun yerini alması istendiğine göre tahsilini önemli ölçüde tamamlamış olması gerekirken, hocası ve şeyhi Seyyit Burhaneddin onu yirmi beş yaşından sonra tekrar bu şehirlere tahsile gönderdi. Seyyit, Mevlâna’nın gerek ilmî ve gerekse tasavvufi eğitiminde önemli bir yere sahiptir.. Her iki şehirdeki tahsil yılları muhtemelen yedi yıl kadar sürmüştür.

Müstakil bir Kur’an tefsiri yazmamış veya hususen kadılık görevinde bulunmamış olsa da Mevlâna için müfessir ve fakih sıfatları kullanılmıştır. İlimle tasavvufi tecrübenin buluştuğu Mevlâna, sahip olduğu şairlik kabiliyetiyle birlikte hem düşünce, hem de anlatımda benzersiz bir güce erişmiştir. Dardan genişe doğru varlık âlemi, hayal âlemi ve yokluk âlemi diye vasıflandırdığı âlemlerin en genişine doğru ilerlemede ve heyecanını dile getirmede şairlik hususiyeti ona yardımcı olmuş olmalıdır.

Aşk kavramı adeta Mevlâna’nın dilinde daha özel bir hüviyete bürünmüştür. Onun binlerce beytinde görülen aşk ve tesirleriyle ilgili mefhumlar özel zihinlere ve gönüllere hitap etmektedir.Dünyada Mevlâna’nın hayatı, eserleri, görüşleri ve takipçileriyle ilgili olarak son asırda tespit edilmesi mümkün olmayacak kadar kitap ve makale yayımlanmıştır. Bunlar bazı çalışmalarda bir araya getirilmeye çalışılmıştır: Mehmet Önder-İsmet Binark-Nejat Sefercioğlu, Mevlâna Bibliyografyası, I-II, Ankara, 1973 (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları); Mândânâ Sadîk-Behzâdî, (bâ-hemkârî-i Tâhire Ârvend, Veydâ Bozorg-çemî), Kitâb-şinâsî-i Mevlevî, Çâp-i evvel, Tahran: Merkez-i Neşr-i Dânişgâhî, 1370 hş.; Adnan Karaismailoğlu-Sait Okumuş-Fahrettin Coşguner, Mevlâna Bibliyografyası, Konya, 2006 (Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yay.); Ali Temizel, Mevlâna; Çevresindekiler, Mevlevîlik ve Eserleriyle ilgili Eski Harfli Türkçe Eserler, Konya, 2009 (Selçuk Üniversitesi Mevlâna Araştırma Merkezi Yay.)”

BİR ‘ŞEB-İ ARUS’ DAHA BÖYLE GEÇTİ…

Mevlana Celaleddin Rumi’nin Düğün Gecesi olarak nitelendiği vefatının anıldığı “Vuslat yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri” her sene 17 aralık tarihinde Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından katılımcılar huzurunda düzenleniyor. 2016 yılında da 17 Aralık günü Hz. Mevlana’nın 743. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri Şeb-i Arus programı Konya’da gerçekleştirildi.

7 Aralık’ta başlayan ‘Hz. Mevlana’nın 743. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri’, 17 Aralık akşamı düzenlenen Şeb-i Arus programıyla sona erdi. Konya Büyükşehir Belediyesi Spor ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen Şeb-i Arus programına Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, eski Başbakan ve AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, Konya Valisi Yakup Canbolat, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Konya Milletvekili Ahmet Sorgun, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Konya protokolü ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gündem yoğunluğu nedeniyle törenlere katılamadı. Programda konuşan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek; “Sayın Cumhurbaşkanımız Şeb-i Arus törenlerinin vuslat yıl dönemi programlarının bir dünya markası haline gelmesi, uluslararası boyuta taşınması için çok büyük hizmetlerde ve katkılarda bulundu. Vuslat yıl dönümü programlarımızı bugün biraz buruk ve hüzünlü bir şekilde idrak ediyoruz. Program 7 Aralık tarihinde başladı ve on binlerce misafirimiz burada sevginin, aşkın çemberini oluşturdu ve güzel buluşmalara vesile oldu. 150’ye yakın programla 743. Vuslat yıl dönümü programları idrak edilmiş oldu” şeklinde konuştu.

“BU SENE ŞEB-İ ARUS’U BİR HÜZÜN İKLİMİ İÇİNDE İDRAK EDİYORUZ”

Eski Başbakan ve AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu da; “Her Şeb-i Arus’da varlık bilincimizi bir kez daha idrak etmek için bir araya geliyoruz. Her Şeb-i Arus bize o günün anlamıyla ilgili manevi mesajlar veriyor. Bu sene Şeb-i Arus’u bir hüzün iklimi içinde idrak ediyoruz. Geçen Şeb-i Arus’dan bu yana 1 yıl içinde büyük acılar yaşadık. 15 Temmuz’da bir ülkenin görebileceği en büyük acıyı, ihaneti, zulmü, barbarlığı gördük. Daha sonra birçok terör örgütü karşısında canlarımızı, yüreklerimizi kaybettik. Son zamanlarda yaşadıklarımız dahi Şeb-i Arus’un bu hüzün ikliminde idrak edişimizin bir kez daha anlamını bize hatırlatan gelişmelerdi. İstanbul’daki terör saldırısından sonra Kayseri’de canlarımızı vuslat ile buluşturan bir terör saldırısı yaşadık. O güzel Halep’te bir medeniyetin, bir şehrin barbarlar tarafından nasıl yerle bir edildiğine, mazlum insanların, çocukların, kadınların sivil konvoylarda nasıl şehit edildiğine şahit olduk” dedi.

“TÜM DÜNYAYA MESAJ VERMEK İÇİN TOPLANMIŞ BULUNUYORUZ”

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı da Kayseri’deki terör saldırısında şehit olanlara Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyerek başladığı konuşmasında, bu ve benzeri terör saldırılarına verilebilecek en güzel cevabın bu akşam burada olduğu gibi birlik ve beraberlik içinde iyi, güzel ve doğru işler yapmaya devam etmek olduğunu söyledi. Bakan Avcı konuşmasına şu şekilde devam etti: “Biz bu gece sadece Şeb-i Arus için değil aynı zamanda tüm dünyaya bu mesajı vermek için toplanmış bulunuyoruz. Zaten Hz. Mevlana’nın öğretisinin özü, özeti, ruhu da bu. Bu toprakları bizlere vatan kılan ve Anadolu’nun dört direği olarak vasfedilen Hz. Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri, Şeyh Şaban-i Veli Hazretlerinin ruhaniyetinde birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi ve onların bize armağan ettiği bu vatana sahip çıkmaya olan kararlılığımızı göstermek için birlikteyiz.”

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2008 yılında ve bu yılın Haziran ayında iki genelge yayınladığını aktaran Bakan Avcı, “Uygun yer ve şartlarda, ehliyet ve liyakati kişiler tarafından icra edilmesi gereken ayini şerifin, ehliyetsiz, liyakatsiz, özensiz bir takım kişi ve kuruluşlar tarafından adeta mistik bir gösteri gibi sergilendiğine şahit oluyoruz. Bu doğru ve yasal değildir. Bakanlık olarak diğer kültürel miraslarımız gibi Mevlevi ayini şerifini de uygun yer ve zamanlarda, ehliyetli ve liyakatli kişiler tarafından usulüne, esasına uygun yapılması konusundaki hassasiyetimizi, denetimlerimizi artırarak sürdüreceğimizi bir kere daha buradan hatırlatmak istiyorum” ifadelerini kullandı.

Konuşmaların ardından önce Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu eşliğinde Ahmet Özhan bir konser verdi ve sonrasında da Araştırmacı-Yazar Ömer Tuğrul İnançer’in Mesnevi sohbeti dinlendi. Program, Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu’nun sema töreniyle sona erdi.

 

Proje Bilgi Formu

Bu projeyle ilgili daha fazla bilgi almak ister misiniz?
Formu doldurun, mesajınızı proje sahibine iletelim.

    Önceki yazıEmlak Konut’tan 79 konut açık artırmada
    Sonraki yazıGurbetçiler de KDV’siz konut alacak
    Tuğçe Ağırlar
    Emlakrotasi.com.tr Emlak ve Ekonomi Editörü. 1989 Sakarya doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nden 2011 yılında mezun oldu.

    YORUM YAZIN

    Lütfen yorumunuzu yazın.
    Buraya adınızı yazın